Roma, MÖ. 8.
Yüzyıl'dan 6. Yüzyıl'a dek Etrüsk kökenli krallar tarafından yönetildi. M.Ö.
509'da son kral Tarquinius Superbus tahttan indirildi ve ardından cumhuriyet
rejimi kuruldu.
Krallık döneminde Comitia Curiata adında bir meclis kurulmuştur. Bu meclisin kral
olarak seçtiği kişinin hükümdarlığını ilân etmesinin ardından yeni kral
başrahiplik, başkomutanlık ve başyargıçlık gibi görevleri üstlenmiştir. Bu
yetkilerin bütününe imperium denirdi.
Krallığın yıkılıp cumhuriyetin kurulmasının
ardından Comitia Curiata meclisini
önemini zamanla kaybetmeye başladı. Bunun yerine askerlerce oluşturulan Comitia Centuriata isimli yeni bir meclis öne
çıkmaya başladı.
Toplum
Roma toplumu, başlangıçta hayvancılıkla
geçinene kabilelerden meydana geliyordu. Bir zaman sonra, tüm kabilelerin
reisleri aristokrat bir sınıf oluşturmaya başladı. Zaman içinde bu reislerin
aileleri ve soyları bir bütün halinde patrici sınıfını
oluşturdu. Ayrıca, bu kabilelerin tamamı Roma halkı sayılıyordu ve adına da populus romanus deniliyordu.
Soy, Roma'da siyasî katmanlaşmayı belirleyen en önemli etkenlerdendir. (Çünkü
Roma'yı kuran Romulus da tanrıların soyundan gelmektedir.) Bu yüzden partici sınıfı,
kendilerinin tanrıların soyundan geldiğine inanıyordu.
Patrici sınıfı toplumda egemen hâle geldikçe,
bu sınıfın çevresinde, çeşitli hizmet işlerini gören ve bir tür marabalık yapan
yeni bir grup şekillenmeye başladı. Bu yeni sınıfa da cliens adı verildi.
Roma genişledikçe,
boyunduruğu altına giren yeni toplumlar pleb
adıyla anılmaya başlandı. Bu sınıfın çoğu çiftçilik ve küçük ticaretlerle
uğraşırdı, mal mülk edinebilirlerdi ve hürdüler. Ancak populus romanus içerisinde sayılmadıkları için seçme ve seçilme
hakları yoktu.
En etkili organ olan Senato'ya yalnızca patrici sınıfına mensup kişiler girebiliyordu.
Hatta üst düzey bürokratlar ve senatörler de yalnızca patrici sınıfından seçiliyordu. Dolayısıyla plebler ikinci sınıfın yurttaş muamelesi
görünüyordu. Dahası, borçlarını ödeyemeyen pleb
vatandaşlar, borç köleliği yapmaya zorlanıyordu. Bu eşitsizlik, zamanla Roma'da
isyanlara sebep oldu. Plebler, MÖ
494-342 yılları arasında birkaç kez isyana kalkıştı. Bu isyanlar sırasında pleblerin kurduğu savaş meclisleri, isyanlar
bittikten sonra dağıtılmadı. Aksine, daha da gelişerek Senato'ya alternatif bir
siyasî meclise dönüştü.
Pleblerin
kurduğu yeni meclis, Concilium Plebis
olarak adlandırıldı. Bu meclisin ilk zamanlardaki yetkisi, üst düzey
bürokratları denetleyen bir tür müfettiş atamaktı. Bu müfettişlere tribunus denmiştir.
Zaman içinde bu meclise hem plebler hem patriciler
üye olabilmiştir. Ayrıca meclisin yetkisi de genişlemiştir ve yasa yapmaya
başlamıştır. Yasa yapma yetkisine sahip bu yeni meclisin adına da Comitia Tributa dendi.
Roma Cumhuriyeti, sınırlarını genişlettikçe
refahını da arttırdı. Fakat bu refahtan büyük ölçüde particiler
yararlanabiliyordu. Plebler ise sıklıkla
fakir bir hayat sürüyordu. Bu ekonomik uçurum, pleblerin
tepkisine yol açtı ve bir süre sonra plebler
ile patricilerin evlilik kurmasına izin
verildi. Böylece, bu hak sayesinde pleb
sınıfından bireyler de siyasete katılma imkânı elde etti. Patriciler ile pleblerin
evliliğiyle oluşan yeni sınıfa da optimates
adı verildi.
Senato'ya daha sonradan katılma imkânına
kavuşan atlı süvarilere equites
denilmiştir.
Roma'nın yayılmacılığı, fethedilen
bölgelerden köleler getirilmesine yol açtı. Fakat sürekli yeni savaşlar
başlatıldığı için köleler de sürekli olarak üretim yapmaya zorlanıyor ve ağır
koşullar altında çalıştırılıyordu. Bu durum zamanla köle isyanlarına yol açtı.
Bu isyanlardan en büyüğü MÖ 73'te Spartacus'un başlattığı isyandır.
Ekonomi
Roma'da yeni fetihler yapıldıkça, bu
bölgelerden getirilen ucuz ürünler, mevcut Romalı köylüleri tarımdan ve
çiftliklerden koparmaya başladı. Diğer yandan bitmek bilmeyen fetihler
sebebiyle köylüler sürekli savaş bölgelerinde askerlik hizmeti yapıyor ve bu
yüzden de tarlalarını yıllarca işleyemiyorlardı. Ucuz ürünler karşısında
rekabet etmekte zorlanan ve askerlik köylüler, şehirlere göç etmeye başladı.
Şehirde ise iş bulamayanlar, proletari isimli yeni bir sınıfı meydana getirdi.
Bu yeni sınıfın tek bir işlevi oldu: Çocuk doğurmak ve Roma'ya asker
yetiştirmek.
Siyaset
Roma'daki ilk sosyal reformculardan Tiberius
Gracchus ve Gaius Gracchus kardeşler toprak reformu yapmaya çalışmıştır. Fakat
bu reformu çıkarlarına uygun bulmayan senatörler tarafından önce Tiberuis,
sonra da Gaius öldürülmüştür.
MÖ 107'de konsül olan Gaius Marius, orduya
gönüllüleri ve mülksüzleri de çağırdı. Bu uygulamayla beraber Roma ordusunun
yurttaşlar ordusu olma niteliği ortadan kalkmıştır. MÖ 81'de ise arkasına
optimates sınıfını alan Sulla, kendisini diktatör ilân etmiştir. Ardından
Senato'nun yetkilerini arttırmış, tribünlerin ve equites
sınıfının yetkilerini ise azaltmıştır.
MÖ 70'da ise konsül seçilen Pompeius ve
Crassus, Sulla'nun reformlarını geri değiştirerek Senato'nun yetkilerini
azaltmıştır. On yıl sonra bu ikilinin yanına Gaius Jül Sezar da katılmış ve I.
Triumvirlik yönetimi ilân edilmiştir. MÖ 44 yılına gelindiğinde, Sezar'ın yetki
ve gücünün aşırı derecede artmasında ötürü diğer senatörler Sezar'ı meclis
binasında öldürmüştür.
Sezar'ın yeğeni
Octavianus ise yanına Marcus Antonius ve Aemilius Lepidus'u alarak II.
Triumvirlik'i kurmuştur. Fakat bu üçlü yönetim kısa süre sonra dağılmıştır. MÖ
31'de ise Marcus Antonius, Mısır'da Kleopatra ile beraber isyan çıkartmıştır.
İsyanı sona erdiren Octavianus, kendisini imparator ilân etmiş ve ismini Filius
Agustus olarak değiştirmiştir.
Bu siyasî krizler
Roma Cumhuriyeti'nin sonunu getirmiş ve imparatorluk rejiminin kurulmasına yol
açmıştır. Bu sürece dek Romalı düşünürler, cumhuriyet rejiminin kurtarılması
için kitaplar yazmışlardır ancak bu çabaları, cumhuriyetin aksine imparatorluk
fikrinin temelleri atmıştır.
Sonraki dönemlerde imparatorun kim olacağı
konusunda sık sık iktidar kavgaları yaşanmıştır. Dolayısıyla cumhuriyetin
çöküşüyle süregelen istikrarsızlık, imparatorluk rejimi boyunca da devam
etmiştir.
MS. 395'te İmparator
Teodisus'un ölümünün ardından Roma İmparatorluğu ikiye bölünmüştür.
Polybos
İlk gerçek manada Cumhuriyet rejiminin tarifini Polybus yapar. Roma'nın
yükselişine hayran kalan Polybos, çok kısa sürede dünyanın önemli bir kısmını
fethetmesini, İstoria isimli kitabında açıklamaya çalışmıştır. Ona göre,
Roma'yı kısa sürede büyüten şey, onun siyasal rejimiydi. Ayrıca İstoria'da
evrensel bir tarih iddiasında bulunmasına rağmen her şeyi Roma'dan yola çıkarak açıklar.
Polybos, siyasal
rejimleri tıpkı Platon ve Aristo gibi üçe ayırmıştır: Monarşi, aristokrasi ve
demokrasi. Ancak o, bu üçünün iyi yönlerinin alınmasıyla oluşturulacak olan
yeni bir rejimim en iyi rejim olduğunu söyler. Bu en iyi rejimi de yalnızca
Roma hayata geçirmiştir. Bu nedenle Roma, kısa sürede başarıya ulaşmıştır.
Polybos'a göre bu üç
rejimin yozlaşmış versiyonları da bulunmaktadır. Bunlar da sırasıyla despotizm,
oligarşi ve oklokrasidir. Üstelik her devlet, sırasıyla bu 6 rejimi bir döngü
hâlinde yaşayacaktır: Bir devlet önce monarşiyle yönetilecek, kralların yozlaşması
sonucu despotizme geçilecektir. Despotların baskısı sebebiyle aristokratlar
onları devirecek ve kendileri egemen olacaktır. Aristokrasinin yozlaşmasıyla
ortaya oligarşi çıkacaktır. Oligarşi de adaletsizliklere sebep olacak ve
sonunda demokrasi kurulacaktır. Yine ona göre her devlet mutlaka kuruluş,
yükseliş ve çöküş devirlerini yaşayacaktır.
Roma'nın başarısının
bir diğer sebebinin de güçler ayrılığı olduğunu savunan Polybos, Roma'daki Senato, konsüller ve populus romanus sınıfındaki halkın, birbirini her zaman
dengeleyeceğini söylemiştir. Bu denge sayesinde Roma, gücünü koruyacaktır.
Fakat Polybos, güçler ayrılığını ve
dengeyi savunmasına rağmen bu üç siyasî erk arasından en çok Senato'yu
destekler ve över. Senato'ya da hakim olan sınıf patriciler
olduğu için, Polybos aslında çoğunlukla patricilerin görüşünü savunmuştur.
Roma’daki
konsüller monarşiyi, Senato Aristokrasiyi, halkın
yetkileri ise demokrasiyi ima eder. Bu yüzden Roma’nın siyasi rejiminin ne
olduğunu belirlemekte herkes güçlük çekmiştir.
Bu üç kurum ve toplumsal güç birbirlerine karşıtlık içinde ama yine
birbirlerini dengeleyerek sistemin istikrarını sağlar, toplumsal bozulmaların
ve aşırılıkların önüne geçilmesini olanaklı kılarlar.
Bir tür denge kontrol sistemidir bu ve bu özelliğiyle Polybios modern
kuvvetler ayrımı kuramını önceler.
Cicero
Yaşadığı dönemdeki
siyasî krizler ve karışıklıklara çare arayan çiçero, cumhuriyet rejiminin
devamlılığının nasıl sağlanabileceği üzerinde durmuştur.
Platon'dan etkilenen Cicero, istikrarlılığı ve
yöneticilerin eğitimli olmasını bir devletteki en önemli iki unsur olarak
görmüştür. Eserlerinde Platon'dan aldığı kosmopolis
kavramını işlemiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder